Fitre diğer adıyla Sadaka-i fıtır, Ramazan ayının sonuna ulaşan ve asli ihtiyaçlarından başka en az nisap miktarı bir mala sahip olan her hür Müslüman için verilmesi vacip olan bir sadakadır. Buna yalnız fitre de denir ki sevabı ümit edilerek yaratılış sadakası manasına gelmektedir. Fitre (Sadaka-i fıtır), nisap miktarı mala sahip olan her hür Müslüman kimse için vaciptir. Eğer çocuk veya deli kimse de olsa aynı şekildedir, velilerinin vermesi gerekir. Şayet velileri vermezse kendileri reşit olup büyüyünce veya deli kimse iyileştiği zaman her iki sınıfta fitre vermekle mükellef olur.
Sadaka-i fıtır, fakirlere fitre niyetiyle temlik edilerek verilir. Niyet, fakire verme anında da yapılabilir öncesinde de yapılabilir. Fakat verilecek kimseye ‘bu benim fitremdir’ diye söylemeye gerek yoktur. Bir kimse fitresini bir fakire vereceği gibi birkaç fakire de verebilir. Aynı şekilde birçok kimse fitresini bir fakire verebilecekleri gibi başka başka kimselere de verebilirler.
Kişi, fitresini birinci dereceden yakın akrabalarına veremez. Mesela bir kimse kendi fitresini fakir olan zevcesine veya babasına ve yahut da oğluna veremez.
Sadaka-i fıtır İmam-ı Yusuf ve İmam-ı Şafi’ye göre fakir olan zımmi olan kimseye verilmez. (Zımmi: İslam ülkesinde vatandaş olarak Müslümanlarla beraber yaşayan başka din mensuplarına zimmi veya ehl-i zimme (ehlü’z-zimme) denir.) Çünkü fitrenin verilmesinden maksat; bayram gününde fakir Müslümanların ihtiyaçlarını gidererek onların da bayrama kalpleri huzurlu bir şekilde ulaşmalarını temin etmektir. Ve bu vesileyle onları dilenmekten kurtararak onların ibadetle meşgul olmalarını sağlamaktır.
Fitre ile ilgili ayetler;
Ey iman edenler! Sizden öncekilerin üzerine yazıldığı gibi sakınasınız diye sizin üzerinize de sayılı günlerde oruç yazıldı. İçinizden hasta veya yolcu olan, başka günlerden sayısınca tutar. Orucu tutmakta zorlananlar için bir yoksulun (günlük) yiyeceği kadar fidye yeterlidir. Bir iyiliği mecbur olmadan yapan için bu (yaptığı) iyidir. Ama orucu tutmanız -bilirseniz- sizin için daha hayırlıdır. (Bakara, 183-184)